Hattat Şefik Bey

Hattat Şefik Bey Beşiktaş’ta Kılıçali semtinde dünyaya geldi. Babası Bâbıâli Tahvil Kalemi hulefâsından Süleyman Mâhir Bey’dir. Doğum tarihi kayıtlı değilse de altmış yaşında iken vefat ettiği yakınlarınca belirtildiğinden bu tarih 1820 olarak kabul edilmektedir. İlk tahsilini bitirdikten sonra Dîvân-ı Hümâyun Tahvil Kalemi’ne girdi. Burada mahlas almak usulden olduğu için vaktiyle aynı yerde çalışmış olan büyükbabasının Sebzî mahlası kendisine de verildi.

Ancak Tahvil Kalemi’ndeki yeknesak iş düzeninden sıkılan Şefik Bey kalemden ayrılıp hüsn-i hat öğrenmeyi tercih etti. Galata Sarayı’nın hat hocası Ali Vasfi Efendi’den sülüs-nesih yazılarını meşkederek icâzet aldı. İcâzetnâmesinin âkıbeti bilinmemekle beraber teyzesinin zevci olan Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin kendisine verdiği icâzet tasdikinden bunu 1835 yılında aldığı anlaşılmaktadır.

Hattat Şefik Bey Kimdir

Son devir Osmanlı hat sanatının en ma’ruf isimlerinden biri olan Şefîk Bey, hüsn-i hattı evvelâ Lâz Ömer Vasfî Efendi’nin şâkirdanından Alî Vasfî Efendi’den öğrenmiş, ancak tekâmüle, teyzesinin eşi olan Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den, otuz seneye yakın süre aldığı meşklerle erişmişti. Yazıda öylesine bir mevki’e ulaşmıştı ki, hocasının “Allah beni sensiz bir cennete koymasın!” diye du‘âda bulunduğu dahi rivâyet edilir.

İbnülemin’in “Esrâr-ı hutûtun en dakik noktalarına vâkıfdır ki, âsar-ı bedi’âsı hoş-nüvisânın makbûl ve mağbûtudur” diye methettiği Şefîk Bey‘in, bilhassa sülüs ve celîsinde kemâl mertebesine erişmiş olduğu âsârı ile sâbittir. Ayrıca nesih, dîvânî ve siyâkatte de mâhir idi. Muhsinzâde Abdullah Bey ile gençlik yıllarında yazı arkadaşlığı ile başlayıp Kazasker Efendi’nin hânesinde samimî bir dostluk haline gelerek vefâtına değin devam eden muhâbbetleri ise, her ikisinin de mükemmel birer hattat olmalarını sağlamıştı.

Hattat Şefik Bey Hayatı

San‘at yaşamı boyunca hocasının izinde kalan Şefîk Bey, son dönem yazılarında Mustafa Râkım Efendi’nin etkileri görülen kendine has bir şive geliştirmişti.

Mehmed Şefik Bey sülüs, celî sülüs, nesih ve rikā‘ yazıları dışında ta‘lik hattını Hafîd-i Melek Paşa Ali Haydar Bey’den meşketmişse de bununla pek eser vermemiştir. Ancak Bursa Ulucamii’ndeki çalışmalarını ifade eden, “Bu hutûtun emr olup tezhîb ü tashîhi heman / Eyledi icrâ Mehemmed’le Şefîk-ı nâtüvân” beytini caminin sağ duvarına celî ta‘likle yazmıştır.

Ayrıca belki Bâbıâli Tahvil Kalemi’nde iken öğrendiği divanî, celî divanî, siyâkat yazılarıyla ve tuğra çekmekle ilgisini kesmemiş; Dîvân-ı Hümâyun dışında celî divanîyi kendine has bir üslûpla ilk defa celî boyda yazarak levhalar tertiplemiştir. Bunlardan biri Ulucami’deki “Tahassantü …” duasıdır.